Sekiz Adet Defter
2008–13
Kâğıt üzerine suluboya, kurşunkalem, keçeli kalem, dolmakalem, akrilik, tükenmezkalem ve pastel
1952’de İstanbul’da dünyaya gelen Pamuk, Nişantaşı semtinde geniş bir aile içerisinde büyüdü. 23 yaşındayken mimar ve sanatçı olma hevesini terk ederek İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki eğitimini kesip kendini yazmaya verdi. Ünlü romancı, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı ve kitapları altmıştan fazla dile çevrildi. Cevdet Bey ve Oğulları (1982), Kara Kitap (1990), Benim Adım Kırmızı (1998), Kar (2002) ve Kemal’in genç Füsun’a karşı bir ömür süren sevdasını ve aşkıyla bağdaştırdığı nesneleri barındıracak bir müze kurma girişimini anlatan Masumiyet Müzesi (2008), bu kitaplardan bazılarıdır. Yazar 2012 yılında İstanbul, Tophane’deki Çukurcuma semtinde bulunan bir konut yapısını renove ederek müzenin kendisini de açtı. Masumiyet Müzesi 14. İstanbul Bienali’nin mekânlarından bir tanesi. Koleksiyonları sayesinde gerçekle düşselliği birleştiren, edebiyat ve öykücülüğe adanmış bu fiziksel mekân, ressam Arshile Gorky’ye ait iki işe ev sahipliği yapıyor. Pamuk’un kendisine ait resimli not defterleri ise ilk defa İstanbul Modern’de sergileniyor. 2008 yılında başladığı bu not defterlerinde Pamuk guaş, akrilik, kurşunkalem ve mürekkeple kahverengi tonlarında, bazen de canlı pembe ve kırmızılarla çizerken, otomatik yazmayla, kısa, ince çizgili, hızlı fırça darbelerinden betimlemeleri bir araya getiriyor. Defterin kenarlarından başlayarak merkezi olmayan bir işaretler denizi çiziyor. Bir seyyahın not defterindeki gibi, eve ve sıradan olana dair bir hissin yanı sıra hareketli bir geçmiş hissi de var. Yaşamın bu işaretlerini ve dalgalarını bir arada tutan deniz. Her gün öğle vaktinde not defterlerinin sayfaları çevriliyor ve yeni bir manzara ile yeni bir hikâye kendini gösteriyor; hayatı öyküleme ritüeli devam ediyor.
Mono no aware, birebir anlamıyla “şeylerin pathosu” ve ayrıca “şeylere karşı bir empati” ya da “geçiciliğe bir duyarlılık” olarak da çevrilir, şeylerin kalımsızlığının ya da geçiciliğinin farkındalığı anlamına gelen Japonca bir sözcüktür, ama bu farkındalık aynı zamanda hem şeylerin geçip gitmesinden kaynaklanan geçici, şefkatli bir hüzünlülüğü (ya da düşünceliliği) hem de bu durumun hayatın bir gerçeği olmasından duyulan bu sefer çok daha uzun ve çok daha derin bir şefkatli hüzünlülüğü içerir. Bu deyiş, “şey” anlamına gelen Japonca sözcük mono ile Hei döneminde ölçülü bir şaşkınlık ifadesi olarak kullanılan ve kabaca “pathos”, “dokunaklılık”, “derin his”, “duyarlılık” ya da “farkındalık hali”ni karşılayan aware sözcüğünden oluşur. Bu yüzden mono no aware çoğu kez “şeylerin [ve yaşamın ve aşkın] ‘ahh ahh edilesiliği’” olarak çevrilir. Şeylerin geçiciliğinin farkında olmak, onların güzelliklerinin kıymetini artırır ve geçip gittiklerinde şefkatli bir hüznün doğmasına yol açar. Bu deyişin kapsamı Japon edebiyatıyla sınırlı değildi, hatta daha ziyade genel olarak Japon kültür geleneğiyle ilişkili hale gelmişti.
(Kaynak: http://self.gutenberg.org/articles/mono_no_aware ve http://sensitivitytothings.com/2008/07/25/mono-no-aware-beauty-in-japan/ )
Sanatçının izniyle.
Eight Notebooks
2008–13
Watercolour, lead pencil, felt-tip pen, fountain pen, acrylic, pen and pastel on paper
Born in Istanbul in 1952, Pamuk grew up in a large family in Nişantaşı. At the age of twenty-three, He devoted himself to writing, abandoning his studies at the Istanbul Technical University and his ambition to become an architect and artist. A renowned novelist, he received the Nobel Prize for Literature in 2006, and his books have been translated into over sixty languages. They include Cevdet Bey and His Sons (1982), The Black Book (1990), My Name Is Red (1998), Snow (2002), and The Museum of Innocence (2008), which tells the story of Kemal’s life-long infatuation with the young Füsun, and his attempt to build a museum housing the objects associated with his love. In 2012, the novelist opened the museum itself, renovating a residence in the Çukurcuma, Tophane, Istanbul. The Museum of Innocence is one of the venues of the 14th Istanbul Biennial. A physical place for literature and storytelling, which through its collections merges the imaginary and the real, it hosts two artworks by the painter Arshile Gorky. Pamuk’s own painted notebooks are on display at Istanbul Modern for the first time. In these books, which he began in 2008, he paints in gouache, acrylic, pencil and ink, in tones of brown and sometimes vivid pinks and reds, combining automatic writing and figuration done with quick, short-hatched brushstrokes. He draws from the margins a sea of marks with no centre. There is a sense of home, of the ordinary, but also of a lively past, like a traveller’s notebook. The sea is what holds all these marks and waves of life together. Every day at noon, the notebooks pages are turned, showing a new landscape and story, and continuing the ritual of narrating life.
Mono no aware, literally "the pathos of things", and also translated as "an empathy toward things", or "a sensitivity to ephemera", is a Japanese term for the awareness of impermanence or transience of things, and both a transient gentle sadness (or wistfulness) at their passing as well as a longer, deeper gentle sadness about this state being the reality of life. The phrase is derived from the Japanese word mono, which means "thing", and aware, which was a Heian period expression of measured surprise, translating roughly as "pathos", "poignancy", "deep feeling", "sensitivity", or "awareness". Thus, mono no aware has frequently been translated as "the 'ahh-ness' of things", life, and love. The awareness of the transience of all things heightens appreciation of their beauty, and evokes a gentle sadness at their passing. Its scope was not only limited to Japanese literature, but rather became associated with Japanese cultural tradition in general.
(from: http://self.gutenberg.org/articles/mono_no_aware and http://sensitivitytothings.com/2008/07/25/mono-no-aware-beauty-in-japan/)
Courtesy the artist.