Muz kabukları üzerine yazdığımız cinsten kehanetler. (kriminal zarafetin nirengi noktası)
2015
İki kanallı HD video, işitsel peyzaj
2:35 dk.
1983, Almanya doğumlu Kristina Buch’un yeni enstalasyonu, Muz kabukları üzerine yazdığımız cinsten kehanetler, bir kanalda abidevi bir sanat kurumunun bitmek bilmeyen büyük patlaması ve tümüyle yok oluşunu, diğerinde ise Everest Dağı’nın tümden infilakını gösterir. Michelangelo Antonioni’nin Zabriskie Noktası filmindeki patlama sekansının sahnesini ve ritmini kopyalayan görüntülerde, doğa ve kültür abidelerinin, şekillerinin, yapılarının ve sembollerinin en geniş anlamda yıkımına şahit oluyoruz. Bu işinde Buch, insan düşüncesinde yaratıp koruduğumuz imaj, kavram ve kategorilerin devamlı bir iç yıkım ve rekonfigürasyonu gereğine göz kırparak daha önceki işlerinde alttan altta tekrarlayan bir temayı detaylandırır.
Nietzsche hâlihazırda, insanın, imajların durulmayan akımının fıtri sıcak kuyusundan ve bundan doğan dinamik çağrışımlardan temelde korktuğunu belirtmişti. Böylesi bir korkudan dolayı insan akla bağlanır, terimler ve kavramlar inşa eder ve giderek daha karmaşık ve sabit hale gelen kategoriler bina eder: “insansı bir dünya örgütlemek üzere gözlemlerini defnedebileceği lahitler”. Kendimizle birlikte kendimizi çevrelediğimiz yapıları soğuk ve esnemez hale sokar ve katılaştırma ve katılaşmış olanla ilgilenmenin varlığımıza ters olduğunu aşırı geç kalmışlıkla fark ederiz. Şifreli bir alanı yeniden yapılandırmak uğruna imha ve bozulma fantezileri de zümrüdüanka-vari bir otomatizmle bunu izler. Gerçekliğe dönüşen böylesi fanteziler çoğunlukla dışsal ve politik olarak ve materyal dünyamızın yüzeyinde meydana gelir; nadiren ruh ve aklın içsel bir yeniden yapılandırılması olarak meydana gelirler, her ne kadar varoluşumuzun sürekli bir ileriye ölme ve başlangıcın hep en sonda geldiği bir döngü halinde tekrar tekrar ölmeyi dileme ve isteme olduğunu bilsek de.
Düşünmemiz ve varlığımız aniden “evsiz” göründüğünde, bilindik gramer gözümüzün önünde dağıldığında kendimizi nereye yöneltiyor oluyoruz?
İkincil bir seviyede çalışma, medya aracılığıyla giderek daha çok yüz yüze geldiğimiz sanal gerçekliklerin bir eleştirisine açılır. Çalışmanın dijital doğası (0-1) esasen, kendi içinde gerekli bozulmaların ve sonların bağlanmasına dayanır ve kendi boşluğunun içine patladığı düşünülebilir. (KB)
Sanatçının izniyle.
Ministerium für Familie, Kinder, Jugend, Kultur und Sport des Landes Nordrhein–Westfalen, Outset Contemporary Art Fund, Kunststiftung Nrw, Dilijan Art Initiative & IDeA Foundation, Agâh Uğur, Institut für Auslandsbeziehungen ile Brigitte ve
Arend Oetker’in destekleriyle üretilmiştir.
Such prophecies we write on banana skins. (triangulation of criminal grace)
2015
Two-channel HD video installation, soundscape
2:35 min.
The new installation Such prophecies we write on banana skins by artist Kristina Buch, born in Germany in 1983, suggests an unending major explosion and complete dissolution of a landmark art institution on one channel and a complete detonation of Mt. Everest on the other channel. Closely copying the framesetting and rhythm of the explosion sequence in Michelangelo Antonioni's film Zabriskie Point, we witness a complete dissolution of monuments of nature and culture, their definitions, structures and symbols in the widest sense. In this work Buch expands on a subtly recurring theme from her earlier works, suggesting a necessity for a continued inner dissolution and reconfiguration of images, notions and categories that we tend to create and maintain within human thinking.
Nietzsche already noted that the human being is fundamentally scared of his inborn hot well of an unceasing flow of images and the dynamic associations that are born from those. Out of such fear the human being ties itself to reason and constructs terms and notions and builds ever more complex and stable categories, "tombs in which he can bury observations to organise an anthropomorphic world." We render ourselves cold and rigid and with it the structures with which we surround ourselves and we notice with severe lateness that it is against our being to concern ourselves with solidification and the solidified. Fantasies of destruction, of dissolution for the sake of restructuring a coded area ensue in a phoenix-like automatism. Such fantasies turned into reality often happen externally, politically, on the surface in our material world; they rarely happen as an inner restructuring of spirit and mind, despite the fact that we know that our existence is a continuous dying forwards and a willing and wanting to die over and over again in a cycle where the beginning always comes last.
Where are we directing ourselves when our thinking and being suddenly appears 'homeless', when the known grammar dissolves before our eyes?
On a secondary level the work opens up to a critique on the virtual realities that we increasingly face through media. The digital nature of the work (0-1) is fundamentally based on the linking of necessary dissolutions and endings in itself and can be viewed as imploding into its own void. (KB)
Courtesy the artist.
Produced with the generous support of Ministerium für Familie, Kinder, Jugend, Kultur und Sport des Landes Nordrhein–Westfalen, Outset Contemporary Art Fund, Kunststiftung Nrw, Dilijan Art Initiative & IDeA Foundation, Agâh Uğur, Institut für Auslandsbeziehungen, and Brigitte and Arend Oetker.